Onur Şahin - Gamdan Kale (Şiir)

ONUR ŞAHİN – GAMDAN KALE(1)(2)

            Onur'umun kitabı Gamdan Kale'yi dün başlayıp bugün bitirdim. Bir "Şiire başlama" kitabı değil yani şiir okumaya yeni başlayan ya da "şiirden anlamıyorum pek" diyen birisi şiirleri biraz ağır bulabilir. Zaten senelerdir şiir yazan bir arkadaşımız olduğu için, sanatının ilerlemiş, ortalama üstü olması şaşırtıcı değil.

            Zindan, Kuşatma, Metruk, Kabir ve Hikayet şiirlerini özellikle beğendim. Pek şiir bilmeyen birisi için, şiirde sanat aramak pek normal değil ancak güzel ifadelere rastladığınız zaman, bunu herkes takdir edebilir. Zaten şiir değerlendirebilmek, başka bir şairin işidir ancak. O kadar şairliğim yok ne yazık ki ama güzel ifadeleri gördüğüm zaman çiziveriyorum altını üstünü.

            Mesela, Zindan şiirinde "çok eski yarayı yüzdürüyorsun gözlerinde" dizesi, okuduğunuz zaman biraz ciğerinize bastırıyor bazı yerlerden.

            Ya da "Senin gidişine sevgilim / mezalim diyor tarih kitapları" derken, hepimizin yaşadığı, tattığı ya da en azından hissettiği yerlere temas etmiyor mu? Bitirdi beni.

            Metruk şiirinde de iki dizeyi işaretledim. "Güzdüm, kışı senden davet diye bekledim." ve hepimizin gönül ilişkilerinde muhakkak tattığı "unuttuğum ne varsa getirdin, söküp götürdün." dizeleri. Dediğim gibi şiir değerlendirmek için şiir yazabilmek lazım biraz da.

            Kabir şiirinde de okurken, yüzüme haykıran bir şair hissettiren "günahın kaldı sırtında silindi birden sabrın ve ecrin / kahrol, yıkıl yüzüne, mahvol, burası keskin yerin" dizeleri ve Hikayet'in bana Dedem Korkut tadı veren mısraları ve elbette bitişi "okundu ferman, düştü boynum, takvim sarsıldı" dizesi.

            Son olarak da, şu aralar kendisinin de yaşadığı mutluluğu da özetleyen (ya da kehanetini yapan diyelim) "ilmek ilmek söküldüğün şehre / bir gün nasılsa bağlanacaksın yine" dizeleriyle başlayan Kabuk şiiri de ağızda tadımlık bir lezzet bırakıyor.

            Ancak kitaba notum 3/10 (Hırs yap da ikinciyi yaz deyû)

            Şaka bir yana, 7/10 veririm. Daha fazlası için şiir bilgimi arttırıp bir daha okumam gerekecek sanıyorum. Seneye bugün bir kez daha okuruz artık...

            Sıradaki okuyacağım kitap, Ünsal Oskay'ın İletişimin ABC'si...

Dipnotlar
(1)Şahin, Onur – Gamdan Kale, Mühür Kitaplığı, 1. Baskı, İstanbul, Kasım 2015

(2) Onur’um, nazar değmesin, bu kitaptan sonra ödüle boğuldu. İkincisini sabırsızlıkla bekliyoruz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünsal Oskay - İletişimin ABC'si

ÜNSAL OSKAY – İLETİŞİMİN ABC’Sİ(1)             "Sağ-Sol çatışmasında keskin bir tarafım. Ne dediysem, hatırlamıyorum, alışveriş yaptığım manavın ya da pazarcının siyasi görüşünü sordu Ünsal Hoca. Bilmediğimi söyledim. "Diyelim ki karşı görüşte," dedi ve sorularını sıraladı: "Ondan karpuz almıyor musun? Kelek mi, değil mi diye bakmak için pat pat karpuzlara vurup sana iyisini vermiyor mu? İkiniz de karpuz seçmek üzerine, iyi karpuz-kötü karpuz üzerine, karpuz çekirdeği üzerine konuşup, karpuz yemiyor musunuz?" D. Beybin Kejanlıoğlu             Ünsal Oskay'ın bu kitabı, esasında reklamcılar için yazıyorum ayağına herkese yazdığı güzel bir eser. İletişimin nasıl da sadece sözsel bir kodlama olmayıp, yaşadığımız mekândan, taktığımız rozete kadar geniş kapsamlı bir alan olduğunu güzel güzel anlatmış, iletişim kanallarının medya manipülasyonlarında nasıl ustaca kullanılabil...
Devamı

Falih Rıfkı Atay - Zeytindağı

FALİH RIFKI ATAY – ZEYTİNDAĞI [1]                 “Bu kitabı okumak âdeta bir borçtur ve bir vazifedir”                                                                                               Behçet Kemal Çağlar                 “Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar kuvvetli anlatım yapılabileceğine sağlam bir delildir.”       ...
Devamı

Sâdık Hidâyet - Kör Baykuş (Bûf-i Kûr)

SADIK HİDAYET – KÖR BAYKUŞ (BÛF-İ KÛR)(1) “Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren yaralar.”             Bitti nihayetinde. Doksan beş sayfalık bu kitap(çık), hayatımın altı aya yakın bir zamanını alıp götürdü. Onur’um “Geç kalmışsın” diyordu bu kitabı okumam için. Ekim’in başında başlayıp ara ara tekrar başladığım bu kitabı, 8 Nisan’ı 9’una bağlayan gecede bitirdim.             Sadık Hidayet için Bozorg Alevî “Hidayet’in romanında bir kurtuluş yoktur, olsa olsa bir boşalmadır sonuç.” diyor yazdığı Sadık Hidayet’in Biyografisi başlıklı yazıda. Çok da doğru diyor. Psikolojisi normal bir insanı bunalıma sokacak (sıkıldığı için değil ama) derecede üslubu ile kurtuluşa ulaşmamız pek mümkün gözükmüyor zira. Hidayet de bunun farkında olacak ki romanın başında bizi uyarıyor “ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren ...
Devamı